Öyle derler, Atalarımız, büyüklerimiz, bilim insanlarımız..
Bir felaket yaşanır, zarar ziyan öderiz, canımız feda olur, sevdiklerimizi, çoluk çocuğumuzu kaybederiz, ağlanması gerekirken, halimizi unutur, başka işlerin peşine düşeriz, ağlanacak halimize gülmüş oluruz.
6 Şubat gecesi yaşadığımız deprem felaketi bunun örneklerinden birisidir.
Ben önce yaşadığımız bu deprem felaketinde Hayatlarını kaybedenlere Allahtan rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyorum.
Cenab-ı hak bizlere bir daha böyle büyük acılar yaşatmasın diyorum.
Bizim burada en güzel, örnek bir yanımız, “TEK YÜREK, TEK MİLLET” olmamızdır.
Ama, gelin görün ki, bizim birlikteliğimizi ve huzurumuzu bozan, ağzımızın tadını kaçıran, insanlarımızı birbirine düşüren siyasilerimiz olduğu müddetçe bizim başımızdan felaketin eksik olmayacağına inanıyorum.
“Hükûmet istifa" diye bağırmak; komünizm, faşizm ve diktatörlükle yönetilmeyen demokratik ve gelişmiş ülkelerde milletin en temel hakkıdır!
El, ele, gönül gönüle verdiğimiz bu günlerde yaralarımızı sarmamız gerekirken kalkmış, Siyasi liderimiz, “Terbiyasiz, ahlaksız, utanmazlar vs.” gibi sözlerle el ele veren tek yürek olan toplumun huzuru bozulmaya çalışılmaktadır.
Buna toplum yararına yapılan bir ahlaki konuşma diyemezsiniz, siyasi bir konuşma hiç değildir, işte o zaman halkı germek, kargaşa çıkarmaktır.
Hemen ardından stadyumlarda yaşanan "Hükûmet istifa" diyenleri devlet ve millet düşmanı ilan etmek ise devlet ve millet sevgisinin değil, devlet ile hükûmet arasındaki farkı bilmeyenlerin ve bilinmesini istemeyenlerin yandaşlık hukukunun göstergesidir.
Herkesin aynı şekilde düşünmeye, aynı şekilde konuşmaya zorlanması değil; geri kalmış, baskıcı, bilim,akıl ve insanlık dışı, zorba ve ilkel yönetimlerin ve cahil kitlelerinin konusudur. Burada, demokratik Cumhuriyet sayesinde seçilen siyasetçiler millete efendi olmak için değil millete hizmet için seçilirler.
Milletin hizmet için seçtiği siyasetçileri, beceriksizliklerinde, başarısızlıklarında ve eksiklerinde eleştirmesi, istifa etmesini istemesi ve görerek milleti kendi köleleri gibi düşünüp korku ve baskı ile ilkel, zalim ve diktatör bir anlayışla milleti yönetme arzusuna kapılanlar olursa unutmasınlar ki tarihi binlerce yıl öteye dayanan, Mete Han Atadan Atatürk'e uzanan disiplin ve aşk ile dimdik durmaktır.
Bu yaşananlar biz toplumu gerçekten gerginleştirmeye ve kutuplaşmaya zorlamaktan başka bir şey değildir.
Ağlanacak halimize güldüğümüzü hatırlatmak istedim.
Yorum Yazın