Durup dururken Türkiye Ekonomisi büyümede dünya şampiyonu oldu, hatta Çin i bile geçti. Öyleyse her tarafta işyeri açılması lazım, işsizlik azalması lazım, üretim patlaması lazım,
gözle görülen Bir şey yok, demek ki biz gece büyüyoruz.
Ülkemiz çok dinamik bir ülke, çok çeşitli alternatifler üretebilen allah vergisi imkanları olan bir ülke, yer altı, yer üstü zenginliklerimiz, tarım arazilerimiz, turizme açık dağ ve denizlerimiz, coğrafi olarak dünyanın orta yerinde olan ülkemiz aynı anda insan ve yük taşımacılığı merkezi,siyasetin merkezi, doğu batı sentezesinin kilit taşı,dolayısıyla hakiketen büyüme var olması normaldir. Çini geçtikmi ? Buna rağmen ülkemizde olan büyüme de dışarıdan gelen sıcak para ile olduğu kesin. Bu sıcak parayı kendi paramız gibi harcıyoruz. Hatta hovardaca harcıyoruz.
Yabancı sıcak paraya % 7,8,9 gibi net döviz faizi ödüyoruz, dolayısıyla, fazlasıyla döviz geliyor, döviz ucuzluyor, üretimde ithal girdi kullanılıyor.(halkta ucuz diyerek ithal mal kullanıyor) dolayısıyla ithalat artıyor, dolayısıyla borcumuz artıyor.(Hazine Müşteşarlığının açıklamasına göre 2010 yılı ilk çeyrek toplam borç 315 milyar dolar)
Yollar yapıldı, hastalar iyileşti 49 tane hapishane yapıldı, bunu gören vatandaş memnun oluyor, mevcut iktidara % 50 oy veriyor. Bu mirasyedilik ilelebet sürmeyeceği gibi inat edilse 10 yıl daha sürer. 8 yılda 315 milyar dolar olan borç, bir 10 yılda yaklaşık bu hızla artarsa 600 milyar dolar olur ki bu sürdürülebilir durum değildir.
Ortabayırdaki 30 yıllık camcı esnafı, yahu bu Kılıçdaroğlu bu yolları, bu hastaneleri, Çağlayanda ki adliye sarayını neden görmüyor, niye yemin etmeyerek sorun çıkarıyor diyor.
Çeliktepedeki saygın futbol adamı, İbrahim kardeşim pardon biz geçmiştekilerini de gördük deyip ekonomik konuları anlatmaya kalksak da dinlemiyor, o zaman halk, haklı görüntü güzel, yola devam. Sıcak para gelsin, harcayalım. Torunlarımız çok çalışacak, çok.....
Peki bizim sıkıntımız ne, biz ne istiyoruz, millet huzur içinde namaz kılıyor, yollar yapılıyor, hastaneler yapılıyor, futbol sahaları yapılıyor, inşaat sektörüne ciddi yatırımlar var, biz allahtan bela mı istiyoruz.
İster anlaşılsın ister anlaşılmasın bizim istediğimiz ülkemizin kendi öz kaynakları ile büyümesi, öncelikle toplam borcun yavaş yavaşta olsa ödenen bir durumda kalkınma sağlanması, örneğin;
1-) Atatürkün kurduğu genç Cumhuriyet, Osmanlı imparatorluğunun duyunu umumiyeden kalan boçlarını 1954 yılında kapattı, bu arada da kalkınmasını da sürdürdü.
2-) Babam Almanyada Ford fabrikasında çalışıyordu her ay kazandığı parayı İstanbula gönderirdi. Bizde kendi evimizi yaptık. Yani öz kaynağımızla yaptık borç almadık..
3-) Çalıştığım fabrikada yıl sonunda edinilen kara göre Makine alırdık. Üretimimizi artırırdık, borç bilmezdik.
Rubini 2013 yılında dünyada fırtınalı bir kriz beklendiği açıklandı. Dünyayı yönetme iddasında olan güçler bazı ülkelerin para akışını durdurarak , bazı ülkelere de ısrarla para akışı sağlayarak amaçladıkları hedeflere ulaşabilirler.
İçinde bulunduğumuz durumu, kurtuluş savaşıyla kıyaslıyorum , o zaman siyasi işgal vardı. Şimdi ekonomik işgal var. Kurtuluş savaşında işgal kuvvetleri kendi aralarında anlaşamadılar. Ve Atatürk bu kaos ortamında şiddetle yaralandı.
Şimdi de Türkiyeye gelen sıcak para çok çeşitli kanallardan geliyor, çeşitli enstrümanlar da. Türkiye\'den şuanda döviz çıkışı olsa, yabancılar da hisse senetlerini tamamını satacak yatırımcı bulmaları zor. Dolayısıyla en büyük zararı onlar görür. Kısaca pahalı döviz alıp çıkabilirler. O da onlar için zarar demektir. İşte mevcut iktidar, Atatürk\'ün elde ettiği siyasi başarıyı ekonomik alanda da inşallah uygulayabilir.
Vatandaş Yunanistanla Türkiyeyi karşılaştırıyor bundanda gizli övünç kaynağı çıkıyor. İçinden kıs kıs gülüyor.
YUNANİSTANDA
1- Yunanlılar yanılmıyorsam bir karıncalar birde aptallar çok çalışır diye atasözleri var .
2- Ekonomilerinde güçlü bir sanayi üretimi yok.
3- Devletin vergi toplama imkanı sınırlı .
4- Bütçe açık veriyor,açık borçla kapatılıyor.
5- Yeni borç temin edilemediği için,memur maaşlarınada ödeyememe durumunda.
TÜRKİYEDE
1- İnsanlar üretken,çalışkan (Halbuki devletimiz üretme tarlayı boş bırak dekar başına şu kadar para al dediği halde.)
2- Ekonomimizde ciddi bir sanayileşme var.( kısmen ithalata dayalı olsa da )
3- Devlet bilhassa dolaylı vergi toplamada ustalaştı. Vergi sistemi dünya ile yarışılabilir durumda.
4- Dış açık sıcak para sayesinde, çok rahat döndürülüyor.Hatta fazla gelen paraya önlem almaya çalışıyoruz.
5- Memur maaş ödemede hiçbir sıkıntımız yok.
Türkiye Nasıl kurtulur?..
Benim önerim Japon modeli ; Vaktiyle Japon ekonomisi darboğazdan geciyor, iç borçlar dış borçlar gırtlağı aşıyor .Zamanın başbakanı meclisi toplar ,kürsüye çıkar durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlatır ve; Şu andan itibaren der;
Tanrı şahidim olsun ki, Japonların iç ve dış borçları son kuruşuna kadar ödenmeden pirinçten başka bir şey yemeyeceğim.Şu üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim.
İşte japonlar ve Türk insanı 24 ocak 1980 kararlarına kadar bu felsefede idi,şimdi insanımız değişti,üretmeden,kazanmadan harcamak istiyor. Mevcut iktidarlar buna göre bir model hazırlamaları gerekiyor.
SONUÇ: Müjdeler olsun gelecek günlerde işcimiz, köylümüz, esnafımız, bankalarımız, sanayicilerimiz, şirketlerimiz bu borçlanarak yapılan hovardalığın faturasını hep beraber ödeyeceğiz.
Maalesef hatalı borçlanmayı yapanda, yapmayanda faturayı paylaşacak.
Yorum Yazın