Laiklik;
kişilerin din, ibadet, vicdan özgürlügünü teminat altına alan, din ve devlet
işlerinin birbirine karıştırılmamasını saglayan ilkedir.
Atatürk’ün laikliği, aklı, bilimi
işaret ettiği sözleri;
“Laiklik, asla
dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını
açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkânını temin etmiştir.”
“ Din lüzümlu
bir müessesedir. Dinsiz bir milletin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var
ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. Softa sınıfının din simsarlığına
müsaade edilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler, igrenç kimselerdir.
İşte biz bu duruma karşıyız ve buna müsaade etmiyoruz.”
Atatürk’ün
Laiklik ilkesi doğrultusunda yaptığı reformlar:
1. Cumhuriyetin ilanı 29 10 1923
2. Tevhid–İ Tedrisat (Öğretimin
Birleştirilmesi ) 03 03
1924
3. Halifeliğin kaldırılması 03
03 1924
4. Anayasanın kabulü 20
04 1924
5. Tekke ve türbelerin kapatılması 30 11
1925
6. Laik hukuk düzenine geçiş 1926
7. Mason localarının kapatılması 1935
Günümüzde mısır ve diğer islam
ülkelerindeki siyasal belirsizlikler, mezhep çatışmaları, etnik çatışmalar ve
kardeş kavgalarının altında o ülkelerdeki laiklik kurumunun yeterince
benimsenmemiş olmasından kaynaklanmaktadır.
Yukarda ki anlatımlardan
anlaşılacağı üzere “hayatta en hakiki mürşit ilimdir”. Diyen Atatürk’ün kurduğu
genç Türkiye Cumhuriyeti siyasetinin temeli laikliktir. Bu kavramın Türk
ekonomisinde karşılığı da cari açıktır. İşte cari açık bu kadar önemlidir.
Kapatıldığı sürece sorun yoktur diyenlere duyurulur.
Cari Açık kavramı; Bir ülkenin,
ticaret yaptığı diger ülkeler ile ilişkileri, ödemeler tablosunda
izlenmektedir.Bu tabloda ülkenin mal, hizmet ve sermaye akımları gibi işlemler
aracılığıyla sagladığı gelirin, dış ülkelere yapılan ödemelere eşit olup
olmadığına bakılır.
Ödemeler dengesi bilançosu; cari
işlemler dengesi, sermaye haraketleri dengesi, rezerv hareketleri ve net hata
ve noksan olmak üzere dört ana bölümden oluşmaktadır. Cari denge olarak da
tanımlanan cari işlemler dengesi, ödemeler dengesi bilançosunun en önemli ana
hesaplarındandır ve dış ticaret ( ihracat – ithalat dengesi ), hizmetler
(hizmet alımları – hizmet satımları ), yatırım ( net faktör ) gelirleri ( dış
yatırım gelirleri – dış yatırım giderleri ) ve cari transferler ( karşılıksız
olarak elde edilen dış gelirler – karşılıksız olarak yapılan dış giderler )
dengelerinin toplamından oluşmaktadır.
Ülkenin cari işlemlerden elde
ettiği gelirler, cari işlemlere yapılan giderlerden daha büyükse bu durum cari
fazla ( cari işlemler fazlası ), daha küçükse cari açık ( cari işlemler açığı )
olarak nitelendirilmektedir.
Yıllar Cari Açık Toplam Borç
Milyar $ Milyar $
1992 -1,0 78,2
1993 -6,4 92
1994 -2,6 86,2
1995 -2,3 96
1996 -2,4 108,8
1997 -2,6 115,4
1998 -2,0 133,8
1999 -1,3 145,6
2000 -9,8 170,30
2001 3,4 198,4
2002 -1,5 231,5
2003 -8,0 276,3
2004 -15,6 310,2
2005 -22,2 346,9
2006 -32,2 356,2
2007 -38,30 460,9
2008 -41,90 459,30
2009 -14 487,2
2010 -48 518,4
2011 -77
2012 -49
Tabloyu incelediğimizde son
yıllarda cari açık rakamlarının olağandışı arttığı görülmektedir. İşte bu artış
toplam borcu arttırır. Ekonomiyi bağımlı, kırılgan hale getirir, sonrasında da
bir dünya parası olan Doların patronu ABD merkez bankası başkanı Bernanke’nin “
Ekonomik kriz bitiyor” dolanımdaki doların miktarı azalacak, faizi artacak
söyleminin etkisiyle borsamız düşer, doların değeri artar, faizler artar,
belirsizlik uzun ince bir süre daha sürer.
Türkiye’yi
yöneten “Tek Adam”ın Gezi Parkı’na AVM inşa ettirme kararı, uzunca bir süredir
baskılanan, sindirilen, ötekileştirilen, Atatürk’ün genç Cumhuriyetinin
sorumluluk almayan apolitik gençlerini siyasetin merkezine çekti. Bu gençler
ömürleri boyunca siyasetten kopamayacaklardır. İşte başbakanın Türkiye
Cumhuriyetine en büyük armağanı Türkiye’nin geleceği olan bu gökkuşağı
çocuklarıdır.
Mevcut iktidar,
Gezi parkı sürecinde Atatürk Kültür
Merkezinde ki azılı teröristler diye adlandırdıkları Deniz Gezmişin de resmi
bulunduğu portreleri kaldırarak yerlerine ortada Atatürk resmi bulunan iki adet
Türk bayrağı asmıştı.
Aklıma bu azılı
teröristler takıldı. Nihat Behram’ın Dar Agacında üç fidan adlı kitabını
okudum. Sayfa 22’de Hüseyin İnan’ın konuşmasından bazı bölümler;
Duruşma yargıcı soruyordu:
“Mahkemeye
itimadınız var mı ? “
Hıdır Oğlu 1949
dogumlu, Kayseri Sarız ilçesi, Bahçeli Mahallesi nüfusuna kayıtlı, ODTÜ’den
ayrılma Hüseyin İnan:
“Mahkemeye güvenim yoktur. Sıkı
yönetim mahkemelerini yargı organı olarak kabul etmiyorum.
Elli yılın bütün hesabını yirmi
gençten soruyorlar.
Cumhuriyet tarihinde ilk defa
yirmi genç idam talebiyle yargılanıyor.
Erim iktidarı üç aylık
politikasıyla, sanayiciler ve büyük tüccarlar hariç, Türkiye halkını açlığın ve
sefaletin eşigine getirmiştir. Bu tehlikeli uygulamayı örtbas etmek için yirmi
genci topun ağzına sürmek yetmeyecektir.!
Tarih, asıl suçluları
affetmeyecektir.!
Asıl suçlular kurtulsa dahi,
onları koruyanlar tarih önünde er geç hesap vereceklerdir.
Bu mahkemenin sonucu adli bir
skandal olabilir. Fakat, mahkemenin sonucu ne olursa olsun dediklerimiz
gerçekleşecektir!
Ta ki vatanı Amerika’ya
satanların ve gericilerin sonu gelene kadar, bu kavga biz olmasak da devam
edecektir!
Yurtsever analar var oldukça devam
edecektir! Kısaca; anaların rahmine el atılamayacagına göre, mutlaka devam
edecek ve başaramayacağına göre, mutlaka devam edecek ve başaracaklardır.
Yorum Yazın