Sevgili yön gazetesi okuyucuları, kıymetli takipçilerim.
Bu günkü yazımda güncel konulara değineceğim. Aslında konuların genel olarak doğru anlaşılabilmesi için, köşemde kaleme aldığım makaleler bir sistematik işleyişle yayınlanıyor. Yani konuları en başından itibaren bir temele oturtarak yazıyorum. Belli bir zaman sonra makalelerimiz birleştirildiğinde ancak elmanın bütünü görülebilir.
Yaşadığımız hiçbir şey tesadüf değildir. Öyle görünse bile,
Mutlaka geçmişe dayanan bir ayağı olan,
Bu gün gördüğümüz ancak, bakmak ile görmek arasında araf da kalmış gibi,
Yarın ise muhtemel içinde yer alacağımız hadiselerdir.
İşte bu yüzden başlamış olduğum makaleme bir seferliğine ara vererek güncel bir konu ile devam etmek istiyorum.
Siyasetçi, Politikacı ve bunların güç simsarları ile ilişkilerini,
Bu ilişkilerde aslında belirleyici olanın millet olduğunu,
Milletimizin ise bu gücün kendisinde olduğunun bilinci ile hareket etmesi gerektiğini,
Her şeyin anahtarının sandık yolu ile verilecek vekalet olduğunu anlatmıştık.
Bu sürecin ise algılar yolu ile yapıldığını, bu algıların ise hangisi doğru hangisi yanlıştır noktasındaki belirleyici gücün milletimizin sağduyusu, kültürü olduğuna vurgu yapmıştık.
Aslında siyasetçi ve politikacıların görevlerinden bir tanesi de vatandaşlarımızın vereceği kararlara yardımcı olmalarıdır.
Bunun için, yani vatandaşa yardımcı olmak için siyasi partiler devletin hazinesinden maddi destek alırlar. Kampanyalar, mitingler düzenlerler, televizyon konuşmaları yaparlar, internet üzerinden, yazılı basın üzerinden millete ulaşmaya çalışırlar.
Peki bunu nasıl yaparlar,
Kendilerine verilmiş her anayasal hakkı kullanarak sorular sorarlar,
Bu sorulara cevap isterler,
Aslında bu bir nevi tebliğ etmektir.
Hani mahkemeler, icra daireleri insanlara tebligat gönderirler ya.. Bu tebligatı alan kişi 7 gün içerisinde ya cevap verecektir yada bahse konu her ne ise onu kabul etmiş sayılır.
Siyasetçilerin tebliğ yolu da bu şekilde işler.
Konuştuğu, anlattığı ve sorduğu her soru hem millete hem siyasi rakiplerine tebliğ edilmiş olur.
Aslında dünyadaki olup biten her ne var ise bunu anlamanın yolu soru sormaktan geçer. Aynen küçük bir çocuğun konuşmaya başladığında hayatı öğrenmek istemesinden kaynaklı, anne babasına sürekli soru sorması gibi.
Neden, Nasıl, Niye gibi soruların cevabı bizi gerçeğe götüren sihirli kelimelerdir.
Siyasetçiler başta olmak üzere her vatandaş bu sorulara cevap arar ise, insan olmanın gereği yerine gelir. Kültürlü ve bilinçli insanlar, topluluklar, milletler meydana gelir.
Şimdilerde siyaseten en çok soru soranlardan biriside benim. Cevap alabiliyor musun diye sorarsanız,
Muhataplarımdan alamıyorum. Ancak vatandaş nezdinde oldukça çok geri dönüş alıyorum.
Bir insanın veya bir siyasetçinin, veya bir politikacının kendisinden bir korkusu yok ise, kirli pasaklı bir işi yok ise, açığa çıkmaktan korktuğu bir eylemi yok ise, neden sorulardan korksun, neden tartışmaktan korksun ki…İşte bu ayrıntıyı şükürler olsun ki milletimiz pas geçmedi, geçmiyor.
Şimdilerde 31 Mart 2019 yerel seçim atmosferindeyiz. Bırakın ayları haftaları, saat geçmiyor ki yeni ve çirkin birtakım süreçler yaşıyoruz. Yani bir sürü algı operasyonlarının arasında kalmış durumdayız. Kişisel çıkarlar ve hırslar uğruna milletimizi bir arada tutan değerlerimize zarar verilmeye başlanıldı.
Her şeyden önemlisi ise bunun spontane değil planlı olarak yapılması çok daha vahim olanıdır.
İnsanları kutuplaştırmak, karalamak kısa vadede çok farkına varılmasa bile uzun vadede hasar ortaya çıkacaktır.
Devletimiz çok geçmişe dayalı devlet politikalarına ve kurumlara sahiptir. Bu kurumlara olan güvenin zedelenmesi hiç kimsenin isteyeceği şey olmamalıdır.
Kurumlar üzerine düşeni günü gününe yapmalıdır, çünkü geciken adalet adalet değildir. Kurumlar siyasi operasyonlara malzeme edilmemeli, günah keçisi edilmemelidir.
Bir insan yada herhangi bir siyasetçi, politikacı için devletin ve milletin geleceğine kasteden, tutum ve davranışı var ise, veya hakkında buna benzer itham dahi var ise gereken o an yapılmalıdır.
Yok,
Ama ben bu kişi yada kişilerin işlediği suç sabit olduğunu gördüğüm halde bir şey yapmıyorum, ileride bana zarar vermeye kalktığında gerekeni yapacağım diyorsan bu çok kokuşmuş bir zihniyettir.
Eğer ki kişi yada kişilerin, suçu olmadığı halde, bu insanların toplumdaki var olan karşılığını kırmak için, sırf siyasi ve şahsi çıkarlar için ben iftira atıp, algı yolu ile operasyon yapacağım diyorsan buda çok çarpık bir zihniyettir.
İşte son günlerde ilimizde yaşadığımız büyük sıkıntılardan birisi budur.
Bu sıkıntıyı ise yine çözecek olan milletimizdir. Ön yargılardan sıyrılıp, neden nasıl niçin sorularına cevap bulması gerekiyor. Bunun en basit şekilde öğrenilmesinin yolu ise yazılı ve görsel basını son 5 yılda takip etmektir.
Mesela 30 Mart 2014 seçimlerindeki ittifaklar ve söylemler,
Kim kime adayımız ol teklifi götürmüş,
Kim kimi partisine davet etmiş, hatta partilerine katılmasının kendilerine onur ve şeref vereceğini söylemiş,
Terörle mücadelede meclis kürsüsünden kimler kimlere destek vermiş, kimler destek vermemiş,
Hatta o gün bunu söyleyenler bu gün ne demiş.
İşte 31 Martta vekalet verecek olan halkımız bu soruların cevabını bulmak zorundadır.
Şahsen de ilçemiz ile ilgili bir karar arifesindeyim.
Elbet bizler görevimizi ne pahasına olursa olsun yapacağız, yani soru soracağız. Cevap alamadığımız noktada yine cevabı biz vereceğiz ki milletimiz kimin ne olduğunu görsün bilsin.
Milletimizin vereceği karar her ne olursa olsun buna da saygı duyacağız. Bizler bir şey olmak için uğraşan değil, bir şeyler yapmaya çalışan insanlarız. Kuruş için değil duruş için gayret eden insanlarız. Kazanmak veya kaybetmek anlayışımız madde ile değil gönüller ile ölçülen insanlarız.
Sorular sorup cevapları bulana denk mücadele etmek dileği ile hoşçakalın..
Yorum Yazın