Evet derdimiz nedir öncelikle oradan başlayalım.
Bildiğiniz üzere Çin’de ortaya çıkan ve tüm dünyayı etkisi altına alan korona virüsü hızla yayılmaya, can almaya devam ediyor.
Dünya sağlık örgütü de bu sebepten ötürü pandemi ilan etti. Pandemi demek Tüm dünya için tehlike işareti demektir, kısıtlama demektir, çok geniş çaplı tedbirlerin ve yasakların uygulamaya alınması demektir. Aynı zamanda dünyanın birinci önceliği corona demektir, bütün hesapların bu olgu göz önünde bulundurarak yapılması demektir.
Devletler bütün önceliklerini geç de olsa bu yönde kullanmaya başladı diyebiliriz. Tabiki bizlerde devlet aklını çok yerinde ve çevik bir şekilde çalıştırmak durumundayız. Bütün hesaplarımızı; sağlık, ekonomik, eğitim, stratejik, kalkınma, tarım,iç ve dış politikalarımızı eskiye nazaran daha dikkatli oluşturmamız, uygulamamız gerekiyor.
Kısaca,
Bu corona olgusunu bir savaş senaryosu olarak algılamamız, ona göre konumlanmamız en doğrusu olacaktır.
İş bu kadar ciddi olduğuna göre, ne devletimizin, ne hükümetimizin, ne kurumlarımızın nede vatandaşlarımızın hata yapma lüksü yoktur.
Kaldı ki bizim ülke olarak,
Nasıl ki; corona hastalığı direnci düşük, kronik hastalığı olanları hedef alıyor ve onları yok ediyor ise bizimde coronaya benzer hastalıklarımız var.
Bin yıllık tarihimizin her döneminde olduğu gibi,
Bu topraklar üzerinde varlığımızı sürdürdüğümüz müddetçe olacak olan, her fırsatta bu milleti bu devleti yok etmek üzere çalışan, bin yıllık kuyruk acısı olan ve terör odaklarını destekleyerek adeta vekâlet savaşları yürütenler Ülkemizin vücut direncinin düşmesini,
Kronik meselelerin! Alevlenmesini beklemekte ve kaşımaktadır.
Yakın Geçmiş dönemlerde hiç alakası olmadığı halde çiçek böcek ağaç üzerinden ülkenin nasıl kan gölüne getirilmek istediğini yaşadık ve gördük.
Ülkemiz ve milletimiz sayısız defa, dini inançları, etnik yapısı, kültürel farklılıkları vb. konular üzerinden bir takım operasyonlara muhatap kılınmıştır.
Her defasında, çeşitliliğimiz kültürel zenginliğimiz olarak kabul edildiği için,
Çanakkale ruhu ile,
Nice kalkışma ve kumpaslardan kurtulmuş bir milletiz.
Şahsım olarak İşte bu hassasiyet ile,
Hatta ve hatta yakın geçmişimizde yaşayarak bertaraf ettiğimiz 15 Temmuz darbe girişimi hassasiyeti ile, (çünkü at izi ile it izinin karıştığı ve hala hükümetin veya devletin bu yapıdan kurtulduğunu düşünmediğimden dolayı)
Hareket ediyor bu doğrultuda fikirlerimi beyan ediyorum.
Üzülerek görüyorum ki;
Meseleleri virüsten kurtulmak olanlar kadar meseleyi Reisi cumhurdan kurtulmak olanlar ortaya çıkmış durumda. Dayanak ise belli, corona virüsü.
Bu iki konuyu açmak istiyorum.
Hani bir şarkı vardı;
Güzeller sever nazı, yaylalar sever yazı,
Dünyanın hali böyle tavşanı sever tazı,
Kantar sever darayı MİKROP SEVER YARAYI,
Tanır mı ondan başka zengin sever parayı,
Güve sever tahtayı imam sever mevtayı,
Beşiğinden mezara doktor sever hastayı..
…. Diye devam eden bir şarkıdır bu.
Derdi sağlık olan derdi vatan ve millet olan her birey alınan kararlara koşulsuz itaat ediyor, elinden gelen her tedbiri uyguluyor.
Bizlerde bu karışıklıkta devletimize ve milletimize nasıl yardımcı olabiliriz diye fikirlerimizi beyan ediyoruz.
Bizim bu konulardaki beyan ettiğimiz fikirlerimiz insan vücudundaki ateşin çıkması gibidir. İnsan vücudundaki ateşin çıkması demek o anda insan bağışıklık sisteminin vücuda girmiş bir enfeksiyon ile savaştığı anlamına gelir ki, bu durumda kişi rahatsız olduğunu anlar ve derhal bir hastaneye Dr. başvurur. Burada yapılacak tedavi ile vücuda girmiş enfeksiyona karşı mücadele eden bağışıklık sistemine yardımcı tedaviler ve ilaçlar kullanılarak enfeksiyonun yok edilmesi sağlanır.
İşte bizlerde tam da bu noktada devletimize ve milletimize yapıcı anlamda yardımcı olmak adına gördüğümüz aksaklıkları ifade ediyor, gidişatta olası problemlere önceden ışık tutmak istiyoruz.
Bizler toplumun en alt tabakasında olan insanlarız. Dolayısı ile bizleri ilgilendiren konulardaki kararlar ise en tepelerde alınıyor. Bu iki uç nokta arasında birçok art niyetli insanların veya yöneticilerinin olduğunu görüyoruz.
Ne en tepedekiler yanılsın, nede en tabandakiler yanılsın istiyoruz. Ne en tepedekilerin, nede en tabanda olanların hata yapma olasılığı vardır.
Gerçekten aynı gemide isek, olması gerekenlerin gözlemlendiği ve samimiyetinin test edildiği dönemden geçiyoruz.
İşte tam da bu noktada derdi Reisi Cumhurdan kurtulmak olanlar mikrobun yarayı sevdiği gibi bu virüsü sevdiler ki güya siyaset adına çirkin emellerini sahneye sürdüler.
Bizler devlet kurma ve geleneğini en iyi bilen Türk milletiyiz.
Dolayısı ile bu işi en iyi bilen millet olarak dereyi geçerken at değiştirilmez atasözümüzü iyi biliriz. Ne pahasına olursa olsun kritik dönemlerde hükümete ve devlete sahip çıkmak milletin istiklaline, istikbaline sahip çıkmaktır.
Her ne kadar sistem içinde kripto yapıların olduğunu bilsek dahi, bu yapıların devletin en tepesine yakın oldukları, dolayısı ile alınan önemli kararlarda acaba etkileri var mı endişesini taşıyor olsak dahi, reisi cumhurdan kurtulmak gibi bir derdimiz yoktur.
Bu süreçte tek derdimiz, bu kripto yapıların bulundukları makam ve imkanları kullanarak millet ve devlet aleyhine çalışarak reisi cumhurdan kurtulmak isteyenler ile yürüyor olmasıdır.
Bu görüşümüz ve fikrimiz ülke direncini ve bağışıklık sistemini diri tutmak tan öteye bir maksat taşımamaktadır.
İşte bu düşüncede olan milletin Reisi Cumhurunu kimse yanıltamaz.
Bu doğrultuda hükümetimizin ve devletimizin aldığı tüm tedbirlere harfiyen uyacağız uyulması yönünde telkinlerde bulunacağız. Ancak alınan bu kararlarda yanlışlık, eksiklik gibi konular olduğunu düşündüğümüzde ise bunu da kamuoyu ile paylaşmaktan geri duymayacağız.
Başından beri bazı konularda Sayın Cumhurbaşkanımızın yanıltıldığını veya kasıtlı olarak yönlendirildiğini düşünüyorum. Belki sıralama olarak veya önceliklerin yanlışlığı konusunda endişelerimi dile getiriyorum. Bunlardan en önemlisi işçilerimiz ile ilgilidir. Özellikle bir gün işe gitmese evine ekmek götüremeyecek insanlarımız var. Bu insanlar için alınan tedbir yok veya onların durumu başka insanların başka özel kurumların inisiyatifine bırakıldı.
Bu çok yanlış bir karar.
Bu insanların sigorta pirimler ve zaruri yaşam malzemeleri konusu, iş garantileri konusunda bir adım atılmış değil. Bu şekilde evde kalması gereken ama maalesef işe gitmek zorunda olan çok insan var.
Bana göre vatanseverlik veya devletçilik diye bir olgu var ise tam olarak budur. Doğrulara sarılmak, yanlışlık ve eksikliklere ise yasal ve anayasal sınırlar içerisinde yapıcı eleştiriler getirmektir.
Son söz olarak;
Bu virüsün, neden, nasıl, niçin ortaya çıktığı konuları sonraki dönemlerin tartışma konusu olarak kalması gerektiğini düşünüyorum ki,
Bu konuya din adamları farklı pencereden,
İlim adamları başka bir pencereden,
Ekonomi çevreleri başka bir pencereden,
Devletler kendi pencerelerinden,
Vatandaşlar ise kendi pencerelerinden bakarak değerlendirmelerde bulunacaklardır ve ilginç bir şekilde hepsinin değerlendirmelerinde doğruluk payı mutlaka olacaktır.
Bize düşen ise,
Bir Türk milleti olarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bireyleri olarak,
Devletin aldığı tüm tedbirlere harfiyen uymakla beraber bireysel olarak da kişisel temizliğimizden ödün vermemektedir. Sosyal medya aracılığı ile art niyetli asılsız haberlere itibar etmeden yolumuza devam etmeliyiz.
Sürecin iyi yönetilmesi için yapıcı eleştirilerde bulunmak başka bir şey,
Süreci fırsat bilip devletin ve milletin geleceği ile oynamaya zemin hazırlayan oyunların içinde yer almak veya alet olmak başka bir şeydir.
Elbet deki süreç içerisinde yapılan yanlış işlerin tartışıldığı günlerde olacaktır. Ancak o gün bu gün değildir.
Virüsten kurtulmanın yolu bu olduğunu düşünüyorum, Reisi cumhurdan kurtulmak isteyenlere de bir hatırlatmam olacak. Oda şudur, Reisicumhur göreve sandık yolu ile gelmiştir, bu da demek oluyor ki Reisicumhur ancak ve ancak sandık yolu ile gider. Aksi durum gayrı ahlaki olur ve bu kabul edebileceğimiz bir konu değildir.
Bu vesile ile hepinize sağlıklı bir yaşam diliyorum.
Yorum Yazın