14 ve 28 Mayıs seçim süreci öncesi ve sonrası olarak Türk siyasi tarihi açısından o kadar çok önemli hadiselere sebep oldu ki, umarız bir gün okullarda ders niteliğinde gelecek kuşaklara anlatılır.
Burada değineceğim husus iktidar cenahından olmayacak. Bu sefer muhalefet üzerinden belirsizlikleri ya da ortaya çıkan durumu özetlemeye çalışacağım.
Öncelikle başlıktan da anlaşılacağı gibi cevaplanması gereken sorulardan başlayacağım.
Bu seçimleri sadece Kemal KILIÇTAROĞLU mu kaybetti?
Ya da kurumsal olarak CHP mi kaybetti?
Meral Akşener mi kaybetti?
Ya da İyi parti mi kaybetti?
Temel Karamollaoğlu mu kaybetti?
Ya da milli görüşü temsil ettiğini iddia eden Saadet partisi mi kaybetti?
Ahmet Davutoğlu mu kaybetti?
Ya da Gelecek partisi mi kaybetti?
Ali Babacan mı kaybetti?
Yada Deva partisi mi kaybetti?
Selahattin Demirtaş mı kaybetti?
HDP. yada Yeşil sol parti mi kaybetti?
Ya da kandildeki terör örgütü liderleri mi kaybetti?
Seçimlere cumhurbaşkanı yardımcısı olarak giren İstanbul büyükşehir belediye başkanı Ekrem İmamoğlu mu kaybetti?
Ankara büyükşehir belediye başkanı Mansur Yavaş mı kaybetti?
Buna şöyle de diyebilir miyiz;?
Hatta seçimlerden 15 ay önce kurulan adına altılı masa denilen ittifak mı kaybetti?
Bu masaya ya da ittifaka açık destek veren Amerika birleşik devletleri başkanımı kaybetti?
Yine bu masaya destek veren Avrupa ülkeleri mi kaybetti?
Ya da topyekun hepsi birden kaybetmedi mi?
Sonuçlar ortada iken bu kadar hezimeti yaşayıp da kazandık demek nasıl bir samimiyettir yada samimiyetsizliktir.
Ülkeleri anladık, çünkü onlar yenilgiyi kabul eder nitelikte tebrik mesajlarını yayınladı.
Ya bizimkiler…
Bunları bilinçli şekilde tek tek yazıyorum çünkü her birisinin anlamı veya perde gerisi farklı olduğu için ortaya kafa karıştırıcı bir durum çıkmasın diye gayret gösteriyorum.
Henüz bu sorulara net bir cevap verilmiş değil ancak, bu sorulara tek tek cevap alsanız bile başka sorular ortaya çıkacaktır.
Örneğin;
İmamoğlu konuşuyor ama kimin iradesi ile konuştuğunu biliyor muyuz?
Şu an KILIÇDAROĞLU hangi gücü temsil ediyor biliyor muyuz?
Ya da İyi parti içindeki çıkışlar ile bu çıkışlara direnen Akşener kimi temsil ediyor?
Kumar masasından voleyi vuran küsuratları saymıyorum bile.
Demem o ki Türkiye Cumhuriyetinin koordinatlarında yaşamak ve burada kalmak her baba yiğidin harcı değildir. Burada patronlar savaşır, burada devir kapatılır devirler açılır. Burası satranç tahtası gibidir. Hepsini saymıyorum ama 16 piyona karşılık iki şah vardır.
Öyle ilginç şeyler oluyor ki, Atatürk’ün CHP’si nerede? diye sorası geliyor insanın.
Eminim bunu okuyan her okuyucum bu soruların tek tek cevabını biliyor.
Ama benim düşünceme gelir isek;
Ülkemizin kesinlikle siyaset üretebilen milli bir muhalefete ihtiyacı vardır. Bu arada ana muhalefet ya da yavru muhalefetler olarak ayırmadan söylüyorum, ülkemizin milli bir muhalefete ihtiyacı vardır. Çünkü demokrasinin sağlıklı işlemesinin yolu muhalefetten geçmektedir.
Yaşadığımız bu seçimde gördük ki;
Altılı masa ya da yedili hatta çok bilinmeyenli kumar masası da denilen ucube yapıyı, ne bu masada oturan liderler nede onların siyasi partilerinin yetkili organları kurdu.
Çünkü hiç birisi kendi iradesi ile oturmadı, kendi iradesi ile kalkmadı hatta kendi iradesi ile tekrar oraya oturmadı.
Türkiye için Türk milleti için tek bir tane çalışması olmayan güçler sadece Recep Tayyip Erdoğan’ı göndermek üzere hesap yaptı.
Umarız bundan sonra muhalefet ülke menfaatine çalışmalar yaparak siyaset yapma yoluna gider.
Şimdi herkes kendi iradesi ile bayrak açtı.. Önümüzde bir yerel seçim var iken bu bayrak açanları göreceksiniz ki, küresel güç bunların hepsini tekrar bir araya getireceklerdir.
Çünkü bu koordinatlar başka koordinatlar..
Yorum Yazın