Siyasetin tavan yaptığı, entrikanın, karalamanın havada uçuştuğu bir zamandayız. Yerel seçimlere bir aydan daha az süre kaldı. Biz de toplumun nabzını yansıtmak ve aynı zamanda bakış açımızı ortaya koymak adına siyasi içerikli yazıyoruz.
Bu yazımda Ordu siyasetini ve Ordu siyasetine yön veren Ankara siyasetini masaya yatıracağım. Ordu’da eğer İdris Naim Şahin Saadet partisinden aday gösterilmeseydi seçimin bir anlamı olmayacaktı. Ak Parti Cumhur ittifakı olarak yüzde yüze yakın başarılı olacaktı. Yani seçimin sonucu belli idi. Ama şimdi seçimin rotası değişti. İbre büyük şehirde İdris Bey’den yana doğru kaymaya başladı. Bu durum Ankara’nın, özellikle de Sayın Cumhurbaşkanı’nın uykusunu kaçırmaya yetti. Ordu programı 19 Martta idi. İdris Bey aday olduktan sonra bu program 3 Marta alındı. Bu endişenin ispatı niteliğinde.
Ben 24 haziranda şartlı destek vermiştim Ak Partiye. Fetö ile mücadelemde yalnız bırakıldım. Çalmadığım kapı kalmadı. Cimere başvurdum. HSK’ya havale etmişler dilekçemi. Ama bir sonuç yok. Ak Parti genel merkezine gittim. Derdimi anlattım, siyasilere konuyu açtım ama tam bir fiyasko.
Ak Partinin Fetö ile mücadelesini samimi bulmuyorum. Aynı zamanda PKK ile mücadelesi de öyle. Bu terör örgütleri ile mücadeleyi oy hesabına göre yapıyor. Eğer Ak Parti iktidarına katkı sağlayacaksa bir şekilde irtibat sağlanıyor, yoksa uzak duruyor muş gibi bir politika izleniyor.
Ordu konuşmasında sayın Cumhurbaşkanı hedef saptırarak İdris Bey’i linç etmeye kalkıştı. Bu yanlışını ona söyleyecek birinin olduğunu sanmıyorum. Buradan Allah rızası için samimi duygularımla bu yanlışını arz ve izah edeceğim. Son zamanlarda çok beğendiğim Abdurrahman Dilipak da uyarısını yapıyor. Cumhurbaşkanı, danışmanlık şirketi mckinsey konusunda dikkate almıştı Dilipak’ı.
Sayın cumhurbaşkanının anladığım kadarı ile kafası karışık. Her ne kadar başkanlık seçimi olmasa da bu seçim. Bu sistem tam oturmadığı için yeniden tartışmaya açılabilir. Zaten bu iktidar bir nevi AK Parti MHP koalisyonu. Medyadan anladığım kadarı ile MHP’nin seçimden sonraki tutumundan endişeli Cumhurbaşkanı. Zaten bazı konularda mutabakat sağlanamıyor. Mesela af konusu bunlardan biri.
Ben burada Cumhurbaşkanının İdris Beyi hedef almasını eleştirmek istiyorum. Şimdi birileri küplere binecek. Sanki liderler masummuş gibi O’nu ululayacaklar. Kendisi hata yaptığını söylüyor Cumhurbaşkanı, ama birileri onu günahsızlaştırma gayretine giriyor.
Sayın Cumhurbaşkanının, İdris Beyle olan arkadaşlığının yarım asra dayandığını yakinen biliyorum. Okul arkadaşlığı, İstanbul belediyesinde genel sekreter yardımcılığı, Ak Parti genel sekreterliği, bakanlık süreci. Bu birliktelik 2014 yılı yerel seçim sürecine kadar devam etti. Bildiğim kadarı ile Ordu büyükşehir belediye başkanlığı konusunda anlaşmazlığa düştüler. Ve araları açıldı. İdris Bey de partisinden ayrıldı. İdris Beyin anlattığına göre Enver beyin yanlış bir aday olduğu vurgulanmış. Bu yüzden ayrılığa düşmüşler. Belki bardağı taşıran son damla oldu bu konu. Eğer sebep buysa İdris Bey haklı çıkmıştır. Enver Bey yanlıştı ki görevden alındı.
Bildiğim kadarı ile ne İdris Bey, ne de Cumhurbaşkanı yolları ayrıldıktan sonra birbirlerine ağır ifadeler kullanmamışlardır. Ancak son zamanlarda Cumhurbaşkanının eleştirisi çok sert olmakta. Hatta hukuken iftira niteliği taşıyabilir. Cumhurbaşkanının sürekli savunduğu bir görüş var: ’’Müddei iddiasını ispatlamak zorundadır’’ Suç sabit olana kadar kişiler masumdur(suçsuz). Şimdi İdris Beyi FETÖ’cülükle suçluyor. Hakkında açılmış bir dava yok deniyor. Zaman gazetesinde bulunması, Ekrem Dumanlı’ya saat hediye etmesi suç olarak gösteriliyor. Bu gibi olaylar Ak parti cenahında olağan şeyler. Fetö olayı 40 yıllık bir hadise. Ama Ak Parti döneminde kat be kat artmıştır. Bu sosyolojik bir vakıa. Bunun temizlenmesi zaman alır. Gerek Türkçe olimpiyatlarında gerekse Ergenekon sürecinde hükümetle iş tutan bu örgüt diğer dönemlere nazaran 15 kat artmıştır. Aldığımız duyumlara göre Erbakan hocamız bu FETÖ konusunda Sayın Tayyip ERDOĞAN’ı uyarmış ama bir sonuç alamamış. Şimdi seçim sathı mahallinde bu iftiraya varan eleştirileri samimi gelmiyor bana.
Bir de Cumhurbaşkanının tren meselesinde yanlış yaptığını düşünüyorum. Daha önceki yazılarımda buna değinmiştim. Cumhurbaşkanı, bu konuda ya güç zehirlenmesi yaşıyor, ya da yakın çevresi tarafından yanlış yönlendiriliyor. Bir defa o tren önce hakkın sonra halkın. Trenden inenleri bindirmezseniz, arkadaşlarınızı dağa taşa düşürürsünüz. Soramazlar mı insanlar, Abdullah Gül kötü, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, İdris Naim Şahin, bunların hepsi ihanet içinde mi. Bunlar bakan oldu, başbakan oldu cumhurbaşkanı oldu. Bunlarda da mı yanıldınız. Bunları ayartıp Erbakan hocanın altını oymanız ihanet olmaz mı? Ya halk bunu fark eder de bir çözülme başlarsa Ak Partiden eser kalır mı. Sayın Cumhurbaşkanı bir çözülme olacak gibi. Siz de bunun farkındasınız. Bu yüzden Ordu programını değiştirdiniz. Parti kurma yolunda olan arkadaşlarınıza yükleniyorsunuz. Üç dönem kuralını Erbakan hoca ve arkadaşlarını ekarte etmek için getirdiğinizi düşünüyorum Bunu kısmen arkadaşlarınıza da uyguluyorsunuz. Ama kendinize uygulamıyorsunuz. Ben ne sizin, ne de bir başka siyasetçinin siyaseten saf dışı kalmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu görüşe emekli olunca vardım. Eyyübelensari İstanbulu 90’lı yaşlarında kuşatmış. Dört halife vefat edinceye kadar görevinin başında kalmış. İnsan bildiği işi ölünceye kadar yapmalı. Tabiî ki gücü ölçüsünde.
Arkadaşarının elbette kusuru var. Ancak siz de onlara yanlış yapıyorsunuz. Benim arkamda halk var diyorsanız, o halk her zaman sizin arkanızda durmaz. Orduda bir kıpırdanış var. Türkiye’de bir kıpırdanış var. Bu sefer 7 hazirandan daha fazla kulak çekme olabilir.
Benden söylemesi.
Yorum Yazın